Radyohaber.net

Ulusal Baklagil Konseyi 10. Genel Kurulu 9 Aralık 2021 Tarihinde Yapıldı

Ulusal Baklagil Konseyi 10. Genel Kurulu 9 Aralık 2021 Tarihinde Yapıldı
23 Aralık 2021 - 15:48

Ulusal Baklagil Konseyi (UBK) 10. Genel Kurulu 9 Aralık 2021 Tarihinde Yapıldı. Borsamız ve UBK Yönetim Kurulu Başkanı Ö. Abdullah Özdemir’in Genel Kurul konuşması aşağıda yer almaktadır.

 

Değerli Katılımcılar;

Son iki yıldır dünya genelinde olduğu gibi hem ülke hem de sektör olarak olağandışı bir süreçten geçmekteyiz.

Koronavirüs salgını ve kuraklık bu sürecin en önemli iki unsuru oldular.

Her iki unsur da yaşam şartlarımızdan iş yapma anlayışımıza kadar bugüne dek olan alışkanlıklarımızı değiştirdi.

Aynı zamanda sektörümüze yönelik algıyı da olumlu yönde etkiledi.

  1. Salgın Süreci ve Bakliyat Tüketiminin Önemi

İlk olarak salgın süreci, tarım-gıda sektörünün ve özelinde ise anavatanı Anadolu olan bakliyatın önemini açık bir şekilde gösterdi.

Bakliyat, salgın başlangıcından bu yana en fazla talep gören ürünler arasında yer aldı.

İlk zamanlar tercih edilme nedeni daha çok ekonomik olma ve bozulmadan uzun süre muhafaza edilebilme özelliklerine dayanıyordu.

Ancak sonraki aşamada bakliyat ürünlerinin sağlık açısından faydalarına ilişkin önemli bir farkındalık oluştu.

Çünkü bakliyat tüketimi obezite, kalp hastalıkları, diyabet, böbrek rahatsızlığı ve bazı kanser türleri riskini azaltmaya yardımcı oluyor.

Ayrıca, virüslerin çoğalmasını engelleyen (antiviral) ve bağışıklık sistemini güçlendiren (prebiyotik) özellikleri ile salgın sürecinde daha fazla talep artışı ile sonuçlandı.

Dünya Sağlık Örgütü, Birleşmiş Milletler ve birçok ülke bakanlıklarının Covid ile mücadele rehberlerinde yer buldu.

Dünya Bakliyat Konfederasyonu açıklamasına göre bu dönemde dünya bakliyat tüketiminin her yıla kıyasla fazlaca arttığı belirtilmektedir.

Sonuç olarak bakliyatın önemine yönelik önemli bir farkındalık oluştu.

Oluşan bu farkındalığın ivme kazandırılarak devam ettirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bakliyatın sofralarımız için bereketli olması, sağlık ve çevre açısından önemi gibi çok yönlü faydalarını daha etkin bir şekilde tanıtmalıyız.

Başta genç nesiller olmak üzere tüketimini özendirmeliyiz.

  1. Kuraklığa Dayalı Üretim Planlaması Yapılmalı

İkinci olarak, kuraklık konusu iyi analiz edilmelidir.

2021 yılında son 51 yılın en sıcak temmuz ayına şahit olduk.

Ayrıca, Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2021 Yağış Dağılım Raporu’na göre yağışlar geçen yıla kıyasla:

  • İç Anadolu’da yüzde 22
  • Doğu Anadolu’da yüzde 32
  • Güneydoğu Anadolu’da yüzde 39

Azalış göstermiştir.

Hepinizin bildiği gibi bu bölgeler bakliyat üretiminin neredeyse tamamını kapsamaktadır.

Bakanlığımız son beş yıldır bakliyata verdiği önemi artırdı.

Bakliyatın özel ürün statüsünde değerlendirileceğini açıkladı.

Uygulanan yapıcı politikalar ise meyvelerini vermeye başlamıştı.

Son beş yılda ülkemizde bakliyat ekili alanlar yüzde 26 ve üretim yüzde 20 artış gösterdi.

(Ekili Alan: 8,7 milyon dekar, Üretim: 1,3 milyon ton)

Nohut dış ticaretinde net ihracatçı konuma ulaştık.

Ancak kuraklık nedeni ile TÜİK tahminlerine göre üretimin bu yıl 1 milyon tona gerilemesi bekleniyor.

Örneğin Nasa, FAO vb. kuruluşların araştırmalarına göre önümüzdeki süreçte bu iklim koşullarının devam edeceği öngörülmektedir.

Bu doğrultuda:

  • Su gereksinimi birçok ürüne kıyasla daha az olan,
  • Sağlık yönüyle besleyici,
  • Saklaması kolay,
  • Raf ömrü uzun,
  • Ülkemiz damak zevkine uygun,
  • Üretim ve ticaret kültürü Türkiye’de yerleşmiş

Olan bakliyat ürünleri gelecekte çok daha önemli hale gelecektir.

Üstelik FAO ve OECD’nin önümüzdeki on yıllık tahminlerine göre bakliyat üretim ve tüketiminin artması beklenmektedir.

Dolayısıyla iklim şartlarını temel alan, ilave tedbir ve teşvikler içeren etkin bir üretim planlaması ile sektördeki konumumuzu güçlendirebiliriz.

Üretimi artırabilir ve ihracat pastasından daha fazla pay alabiliriz.

  1. Su Kısıtlı Bölgelerde Nohut ve Mercimek Ekiminin Özendirilmesi

Bakanlığımız yeraltı sularının yetersiz seviyede ve su kısıtı olan havzaları belirlemişti.

Bu havzalarda daha az su tüketen mercimek ve nohut yetiştiren üreticilere ilave yüzde 50 fark ödemesi desteği yapılacağı açıklanmıştı.

Su kısıtı olan bölgelerde özellikle nohut ve mercimek üretimi mutlaka çok daha fazla desteklenmeli ve teşvik edilmelidir.

Böyle bir politika ile bu ürünlerin üretiminde sıçrama yaratabileceğimiz kanısındayım.

  1. Ulusal Bakliyat Konseyi’nin Rolü

Vurgu yapmak istediğim bir diğer konu ürün konseylerinin rolü ile ilgili.

Bu konuyu 2019 Genel Kurulumuzda yine dile getirmiştim.

Ancak kayda değer bir ilerleme maalesef gerçekleşmedi.

Şu anda 9 farklı ürün konseyi bulunmaktadır.

  • Ulusal Baklagil Konseyi (2010)
  • Ulusal Hububat Konseyi
  • Ulusal Çay Konseyi
  • Ulusal Fındık Konseyi
  • Ulusal Süt Konseyi
  • Ulusal Turunçgil Konseyi
  • Ulusal Zeytin ve Zeytinyağ Konseyi
  • Ulusal Kırmızı Et Konseyi
  • Ulusal Pamuk Konseyi

Bu konseyler oldukça zengin bir donanıma sahiptir.

Çünkü üreticiden tüccar ve sanayicisine, araştırma enstitülerinden üniversitelere kadar her kesimi kapsamaktadır.

Hatta rol çatışması olan birimler aynı çatıda yer almaktadır.

Bu yapı ile ürün konseyleri, tarım politikalarımızın etki analizinin tespiti için en doğru adrestir.

Olumlu ya da olumsuz her tespitin Bakanlığımıza iletilerek dikkate alınması ise sektörümüzü ileriye taşıyacaktır.

Ürün Konseylerinin kuruluş amacı ‘ulusal tarım politikaları çerçevesinde çalışmalar yapılması’ olarak Tarım Kanunu’nda belirtilmişti.

Bizler de bu süreçte daha aktif yer almayı umuyorduk.

Ve Bakanlığımız ile şimdiye kıyasla daha güçlü bir koordinasyon içerisinde olacağımız beklentisindeydik.

Gelinen noktada ne yazık ki Ürün Konseyleri çalışmalarına Bakanlığımızca yeterli ehemmiyetin verilmediğini görmekteyiz.

Bakanlığımıza bağlı çeşitli kurumların, Ürün Konseylerini önemli bir paydaş olarak çalışmalarına dahil edeceklerini vurgulamalarına rağmen,

Ticaret Bakanlığımızın da Ürün Konseyleri çalışmalarına katkı sağlayacağını ifade etmesine rağmen,

Bunların hiçbirisi ne yazık ki yeterince yapılmamaktadır.

Bu nedenle şunu üzülerek söylüyorum:

Ürün konseyleri artık kuruluş amaçlarından uzak ve bu haliyle ülke tarımı açısından etkisi fazla olmayan örgütlere dönüşmüşlerdir.

Bakanlığımızdan beklentimiz, üst düzey katılım ile periyodik toplantılar yaparak aradaki bağı güçlendirmesidir.

Düzenli görüş alışverişleri, çalıştaylar vb. faaliyetler ile bu süreci desteklemesidir.

Böylece, ürün konseyleri tarım politikalarında daha aktif rol alan ve sektörü yönlendiren bir yapıya kavuşacaktır.

Örneğin, Bakanlığımız çok geniş katılım ile üçüncü tarım ve orman şurası gerçekleştirmişti.

Ürün konseylerinin sahip oldukları kadronun bu şuranın en önemli fikir fabrikası olduğunu düşünüyorum.

Ürün konseyleri artık birer alt şura olarak görülmelidir.

Buradan çıkan tüm fikirler bu bağlamda değer görmelidir.

Ulusal Baklagil Konseyi olarak beklentimiz, en azından bakliyatta ihracatın kayda bağlanması, gümrük vergisinin sıfırlanması, destekleme politikaları vb. konularda görüşlerimizin alınmasıdır.

Bu konuda Bakanlığımızın gerekli düzenlemeleri yapacağını ümit ediyoruz.

  1. Türev Ürünler ve Bakliyat Araştırma Merkezi

2019 yılında gerçekleştirdiğimiz Genel Kurul’da özellikle gelişmiş ülkelerde tüketim alışkanlıklarının farklılaştığını vurgulamıştım.

Şu anda dünya genelinde bir bitkisel protein akımı başlamış durumda.

Bu konuda Ar-Ge çalışmaları sürekli olarak artma eğiliminde.

Büyük firmalar bu alanda önemli yatırımlar yapıyorlar.

Et ile eşdeğer, yüksek protein seviyesine sahip bakliyat da gelecekte bu trendin en değerli parçalarından biri olacaktır.

Örneğin gelişmiş ülkelerde bakliyat daha çok konserve, humus, cips, bakliyat unundan ekmek, burger, snacks, kek, pasta vb. türev ürünler olarak tüketiliyor.

Bitki bazlı et üretiminde vb. birçok gıdada katkı maddesi olarak kullanılıyor.

Büyük firmalar (Bühler, Nestle…) önemli yatırımlar yaparken ülkemizde ise bu alanda büyük bir boşluk ama önemli bir potansiyel bulunmaktadır.

Bu husus Bakanlığımıza bağlı BÜGEM tarafınca hazırlanan ürün masası raporlarında da yer almaktadır.

Mersin Ticaret Borsası olarak bakliyat tohumculuğunda olduğu gibi bu konuda da elimizi taşın altına koyduk.

Çukurova Kalkınma Ajansı (ÇKA) desteği ve Mersin Üniversitesi işbirliği ile hazırladığımız Bakliyat Araştırma Merkezi projemiz kabul edildi.

Bakliyat sektörümüze yeni ufuklar açacağına inandığımız bu projemizin amacına ulaşması için var gücümüzle çalışacağız.

Ayrıca, bu alanda yapılacak Ar-Ge çalışmalarının daha güçlü bir şekilde desteklenmesi faydalı olacaktır.

  1. Ülkemiz Sektördeki Konumunu Daha Fazla Kaybedemez

Yıllardır dile getirdiğimiz gibi ana hedefimiz bakliyat üretimi ve tüketiminin artması olmalıdır.

Şu an Türkiye, dünya nohut üretiminde üçüncü, mercimek üretiminde ise dördüncü sırada yer almaktadır.

İhracatta ise kırmızı mercimekte 3’üncü ve nohutta 5’inci konumdayız.

Ancak bu konumlar bizleri yanıltmasın.

Her ne kadar üst sıralarda görünsek dahi, bu sıraları elde ettiğimiz hacimler geçmişe kıyasla çok daha düşük seviyelerde.

Bir milyon tona gerileyen üretim miktarımız ile kendi kendimize yetemeyiz.

Üstelik yüzde 75’i DİR kapsamında Kanada’dan ithal ettiğimiz kırmızı mercimeğe dayalı ihracat yapımız ile dış ticarette rekabetçi olamayız.

 

Ve bayrağı devretmiş olduğumuz Kanada’nın ardından Rusya ve Kazakistan gibi ülkelere de pazar payımızı kaptırabiliriz.

 

Yani, taşıma su ile değirmen dönmez.

 

Sonuç

Bugün dünya genelinde enerji ve savunma gibi alanlarda yoğun bir rekabet yaşanmaktadır.

Tarım ve gıda sektörü de önümüzdeki süreçte daha yoğun bir rekabete konu olacaktır.

Cumhurbaşkanımız temel tarım ürünlerinde dışa bağımlı olmanın, en az savunma sanayisinde dışa bağımlılık kadar tehlikeli olduğunu vurgulamıştı.

Bu bağlamda sektörümüzü bir milli güvenlik meselesi olarak konumlandırmıştı.

Konuşmam boyunca şu beş konuya vurgu yapmaya çalıştım.

  • Bakliyat üretimi ve tüketiminin artırılması,
  • Salgın süreciyle birlikte bakliyatın önemine yönelik oluşan farkındalığa ivme kazandırılması,
  • Bakliyatta kuraklığı ve su kısıtını temel alan bir üretim planlaması yapılması,
  • Ürün Konseylerinin daha etkin hale getirilmesi,
  • Gelişen bitkisel protein pazarında şimdiden aksiyon alınması.

Bu hedeflere ulaşılması amacıyla her platformda ve Genel Kurulumuzda dile getirdiğimiz çeşitli önerilerimiz oldu.

Hatta Bakanlığımızın da bu önerilerimize sahip çıkması hepimizi sevindirdi.

 

Bu öneriler TAGEM tarafından hazırlanan “Baklagil Sektör Politika Belgesi”nde de yer almıştı. Buna göre:

  • Sertifikalı Tohum Üretimi ve Kullanımının Yaygınlaştırılması
  • Nadas Alanlarının Üretime Kazandırılması Projesinin Genişletilmesi (34 milyon dekar)
  • Baklagillerin Münavebeli Ekim Şartına Göre Zorunlu Hale Getirilmesi
  • Bitkisel Üretimin Geliştirilmesi Programının Genişletilmesi
  • Bakliyat Sektöründe ARGE Çalışmaları ve Sanayi İşbirliğinin Güçlendirilmesi (İki toplantı yapıldı)
  • Bakliyat Sektöründe Yüksek Katma Değerli Ürünlerin Geliştirilmesine Yönelik Politikalar Oluşturulması
  • Havza Bazlı Destekleme Modelinin Yeniden Ele Alınması

Önerilerimizin dikkate alınması değerli ancak daha somut ve istikrarlı

adımlarla uygulanması gerektiğini düşünüyoruz.

Özellikle pilot uygulamalar artık mevcut bağlamını aşmalı ve daha geniş kapsamlı olarak ana politikalara dönüşmelidir.

Üretim, Üretim, Üretim…

Diyerek sözlerimi tamamlarken, katılımınız için hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Genel Kurulumuzun verimli geçmesini diliyor, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Mersin Medya Grup A.Ş.